Akhunlar (Eftalitler)

23 Ekim 2016 Pazar
  • Çin egemenliğine girmeyip batıya ilerleyen Hunların bir bölümü tarafından Afganistan-Toharistan bölgesinde kurulmuştur.
  • 5.yy’da başlarına geçen hükümdarları Heftal’den dolayı Eftalitler olarak anıldılar.
  • 5.yy ortalarında en güçlü dönemlerini yaşayarak, sınırlarını Kuzey Hindistan’a kadar genişlettiler.
  • Sasaniler üzerinde etkili oldular.
  • Akhun baskısından kurtulmak isteyen Sasanilerin, İpek Yolu’nu ele geçirmek isteyen Göktürklerle anlaşması sonucunda Göktürkler tarafından yıkıldılar.
Önemi: Bu devletin yıkılması ile Asya’da Hun tarihi sona ermiştir.


Türklerin Kullandığı Takvimler

16 Ekim 2016 Pazar


12 Hayvanlı Türk Takvimi

Güneş yılını esas almıştır.
Her yıl bir hayvan adıyla anılır.
1 yıl 365 gün, 5 saat olarak kabul edilmiştir.
12 yılda  bir devir yapar. Yıllar sayı ile değil, hayvan adlarıyla gösterilir.
Aylar sayılarla belirtilmiştir.
Bu takvim Türklerden başka Çinliler, Tibetliler tarafından da kullanılmıştır.

Hicri Takvim

Ay yılını esas almıştır.
Bir yıl 354 gündür. Kameri(ay) takvim olarak da bilinir.
Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicretini(622) başlangıç yılı olarak esas almıştır.
Hz. Ömer döneminde oluşturulmuştur.
Ülkemizde 1 Ocak 1926'ya kadar yürürlükte olan bu takvim, günümüzde sadece dini ay ve günlerin belirlenmesinde kullanılmaktadır.

Celali Takvim

Güneş yılını esas almıştır.
Bir yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından yaptırılmıştır.
Takvimin başlangıç tarihi olarak 1079 yılı kabul edilmiştir.
Babür Devleti tarafından da kullanılmıştır.

Rumi Takvim 

Güneş yılını esas almıştır.
Bir yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir.
Gündelik hayatta hicri takvim kullanılırken 1839 yılından itibaren Osmanlı Devleti'nde mali işlerde(vergi,maaş vb.) aksama olmaması için kullanılmıştır.

Miladi Takvim

Güneş yılını esas almıştır.
Gregoryen takvimi olarak da bilinir.
Başlangıç olarak 1 Ocak tarihi kabul edilmiştir.
Miladi takvimin ilk şekli Mısırlılara aittir.
Romalılar ve Papa XIII.Gregorious tarafından geliştirilmiştir.
Hz. İsa'nın doğumu takvim başlangıcı olarak kabul edildiğinden bu takvime miladi takvim adı verilmiştir.
Ülkemizde 1 Ocak 1926'dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

Kaynak: Ortaöğretim 9.Sınıf Tarih Kitabı

İLK TÜRK HALISI

18 Ağustos 2015 Salı
Altay Dağları eteklerinde 1947 ve 1949 yılları arasında, Pazırık’ta bir mezar odasında yapılan kazılarda bilinen en eski düğümlü halı olan Pazırık Halısı ortaya çıkarılmıştır. Halının M.Ö.2-3 ya da M.Ö.3-5.yüzyıllarda dokunmuş olabileceği düşünülmektedir. Mezar odası içine dolan suyun buz tutması ve halının buz içinde kalması sayesinde Pazırık Halısı günümüze kadar korunmuştur. Halı süvari ve geyik figürleri içeren, bordürlerden oluşmaktadır.

Pazırık Halısı

Desimetrekaresinde 3600 düğüm bulunan Pazırık halısı; stil, ölçü ve şekil bakımından Türkmen halılarına benzemektedir. Halının dokumasında kullanılan atkılar yün olup oldukça ince ve çok bükümlüdür.  Motifler birbirlerine büyük bir uyum içerisinde bağlanmıştır. Pazırık Halısı bugün Leningrad Ermitaj Müzesi’nde sergilenirken, bu halıyla birlikte ortaya çıkarılan diğer mezar odası buluntuları ve Göktürk alfabesi ile yazılmış Türkçe kelimeler, halının Hun Türkleri ile bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur. Türk düğümü olarak bilinen Gördes düğümüyle dokunan Pazırık Halısı devrine göre oldukça ileri bir tekniğe sahiptir. Bu da halıcılığın Türklerde çok daha eskilere dayanan bir tarihi olduğunu düşündürmektedir.

BUZ ADAM: ÖTZİ

17 Ağustos 2015 Pazartesi
M.Ö. 3300 yıllarında yaşamış olan Buz Adamı Ötzi, 1991 yılına Avusturya-İtalya sınırındaki Ötzlar Alpleri’nde keşfedilmiş bir mumyadır. Mumya, bu ismi bulunduğu vadiden almıştır. Ötzi sayesinde Bakır Çağı’nın yaşam tarzına ilişkin çok değerli bilgiler elde edilmiştir. 

Ötzi üzerinde adli tıbbın, arkeolojinin, antropolojinin ve diğer ilgili disiplinlerin en ileri bilgi düzeylerini içine alan çok titiz bir çalışma yapılmış, mumya kapsamlı bir şekilde ölçülmüş, röntgen ışınlarından geçirilmiş ve sonunda tarihlendirilmiştir. Dokuları ve sindirim sistemi içindeki buluntular, taşıdığı aletlerdeki polenler ve diğer kalıntılar da mikroskopla incelenmiştir.

Ötzi’nin, ölümü esnasında 30-45 yaş arasında ve yaklaşık 1.60 boyunda olduğu anlaşılmıştır. Ötzi’nin vücudunun çeşitli bölgelerinde toplam 57 dövme bulunmaktadır. Daha da ilginci, bu dövmelerin, günümüzde akupunktur tedavisi açısında önem arz eden noktalar üzerinde veya çok yakınında bulunmasıdır. Hatta, dövmelerin bulunduğu akupunktur noktalarından hareketle Ötzi’nin sindirim sistemi ile ilgili sağlık sorunları yaşadığı anlaşılmıştır.

Ötzi'nin Mumyası

Ötzi’nin giysileri arasında bulunan kuru otlardan örülmüş bir pelerin, deri yelek ve ayakkabılarının büyük bir ustalığın ürünü olduğu anlaşılmıştır. Ayakkabıları geniş, su geçirmez ve karda yürümek için özel tasarlanmıştır. Ayakkabıların tabanında ayı derisi, üst kısımlarında ise geyik derisi kullanılmış ve bu iki arası ağaç kabuğu parçaları ile birbirlerine bağlanmıştır. Ayakkabıların etrafı ve içi kuru otlarla kaplanmış, böylece çorap işlevi görmüştür.

Ötzi ile birlikte bulunan diğer nesneler, bir bakır balta, bir çakmak taşı bıçak, oklarla dolu bir sadak ve yapımının henüz tamamlanmadığı anlaşılan ve Ötzi’nin boyundan daha uzun bir yaydır.
Ötzi'nin aletleri

Ötzi’nin sindirim sistemi analizinde, ilki dağ keçisi ikincisi kızıl geyik eti olan iki ayrı yemeğin kalıntıları bulunmuştur ve etlerin tahıl beraberinde yendiği anlaşılmıştır. İlk yemeğin kalıntılarında yer alan polenler bu yemeğin orta rakımda bir kozalaklı ağaç ormanında yendiği sonucuna ulaştırmıştır.

İncelemelere göre Ötzi’nin ölümü anında, muhtemelen omzuna bir ok saplanmış bulunduğu ve bu okun pelerinini hafifçe yırttığı sonucunu vermiştir. Okun ucu ise Ötzi’nin vücudundan çıkarılmış olmalıdır. Aynı taramadan görüldüğü üzere Ötzi’nin gövdesinde, ellerinde ve bileklerinde de yara ve bereler bulunmaktaydı.

Kan kaybından zayıf düşen Ötzi, görülebildiği kadarıyla, silahlarını ve diğer teçhizatını düzgünce bir kayanın yanına sıralamış ve ardından son nefesini vermiştir.

Paul Bahn, Arkeolojinin ABC’si


AMİSOS HAZİNESİ

16 Ağustos 2015 Pazar
1995 yılında Samsun’da bulunan Amisos antik kenti sınırları içinde bir kazı yapıldı. Bu kazılarda yumuşak kaya kitlesinin oyulmasıyla yapılmış, tüm duvarları sıvanmış yaklaşık üç metre yüksekliğindeki bir mezar odası bulundu. Bulunan mezar odasında beş mezar tespit edildi. Bu mezarlardan üçünün kullanıldığı, ikisinin boş olduğu görüldü. Yapılan bilimsel çalışmalardan sonra bu mezarların aile mezarı olduğu anlaşıldı. Birçok mezardan oluşan bu odalarda som altından ziynet eşyalarının yanında çanak, çömlek, cam ve mermerlerden yapılmış arkeolojik eserler bulundu.

Mezar Odası

Yapılan inceleme ve değerlendirmelerde mezarların Pontus Krallığı’nın en üst düzeydeki yöneticilerden birine ait olduğu, odada bulunan diğer mezarların da bu kişinin eşine ve kızına ait olabileceği düşünüldü. Amisos mezar odasında bulunan eserlerin M.Ö. 4.yüzyıl sonu ile M.Ö. 3.yüzyıl başlarına ait olabileceği açıklandı. Altın takılardan taç, küpe, bilezikler işçiliklerinin güzelliğiyle dikkat çekmektedir. Karun hazinesinden sonra Türkiye'de bulunmuş en değerli ikinci hazinedir.


Altın bir ziynet eşyası


İLK ÇAĞ'DA KOLONİCİLİK

15 Ağustos 2015 Cumartesi
Bir devletin ekonomik, siyasal veya sosyal nedenlerden dolayı, kendi sınırları dışında ele geçirip yönettiği topraklara koloni denir.

Bir deniz kolonisi
İlk Çağ'da hem denizde hem de karada koloniler kurulmuştur. Kolonicilik alanında Fenikeliler, İyonyalılar, Yunanlılar ve Asurlular en meşhur medeniyetlerdir. Kolonicilikle uğraşan uluslar yeni kaynaklar elde ederek zenginleşmişler ve ülkelerini kalkındırmışlardır.

URARTULAR

SİYASİ TARİHLERİ

*M.Ö. 900 – M.Ö. 600 yılları arasında Asya kökenli Hurriler tarafından kurulmuştur.
*Tuşpa(Van) merkezli olarak Doğu Anadolu’da kurulmuşlar, önceleri beylikler halinde yaşamışlardır.
*Kurucusu Sardur’dur.
*200 yıl kadar Asurlular’la savaşmışlar, İskit-Med akınlarıyla yıkılmışlardır.
*Asurlular, M.Ö. 743 tarihinde Tuşpa’yı kuşatınca Urartu egemenliğine büyük bir darbe vuruldu. Aynı dönemde kuzeyden gelen Kimmerlerin saldırıları başladı. Bu nedenle Urartular M.Ö. 8. yy sonlarında Van Gölü yöresine çekilmek zorunda kaldılar.
*Urartular sık sık Asurluların istila ve baskınlarına uğramışlardır. Böylece hem Urartu medeniyeti zarar görmüş hem de bu dönemde sık meşe ormanlarıyla kaplı Van yöresi tahrip edilmiştir. Bu durumu Asur kralının diktiği kitabe üzerindeki “Güzel fidanlıkları dağıttım, üzüm bağlarını geniş ölçüde tahrip ettim ve sazlık kadar sık ormanları kestirdim…” ibaresi açıkça ortaya koymaktadır.  

Urartulu bir savaşçı


DEVLET YÖNETİMİ

*Ülkeyi tanrı Haldi adına geniş yetkileri olan Kral yönetir.
*Ülkeyi eyaletlere ayıran Urartular, valileri merkezden atayarak merkezi otoriteyi güçlü tutmayı amaçlamıştır.

DİN-İNANIŞ

*Çok tanrılı din anlayışı vardır.
*Savaş tanrısı HALDİ en önemli tanrılarıdır.
*Ölümden sonraki hayata inanmışlardır. Bu inancın etkisiyle mezarlarını oda ve ev biçiminde yapan Urartularda, mezarlara ölüyle beraber değerli eşyaları da konulmuştur.

SOSYAL-EKONOMİK HAYAT

*Halkın önemli bir bölümü tarım ve hayvancılık faaliyetleri ile uğraşmışlardır.
*Sulama kanalları açarak verimi arttırmayı amaçlamışlardır.

DİL-EDEBİYAT

*Çivi ve resim yazılarını kullanmışlardır.

BİLİM-SANAT

*Su mimarisinde geliştiler. Başkent Van’a 80 km. uzaktan su taşıyan kanal yapmışlardır.
*İlk barajları (Keşiş Gölü Barajı) yapmışlardır.
*Asurlulardan mimari alanında etkilendiler.
*Taş ve maden işçiliğinde oldukça ilerlemişler, yaptıkları kaleler, saraylar, tapınaklar ve su kanallarının kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.
*APADANA; sütunlu kabul salonu.

ÖZELLİKLERİ

*Anadolu’yu Asur egemenliğine karşı korumaları bakımından önemlidir.